Yolunu Niçin Kaybetti?
Şeyh Muhammed Münîr anlatır:
“Bir zaman Muhammed Hıfnî’yi ziyâret için Kâhire’ye gittim. Talebeleri beni huzûruna götürdüler. Sohbetlerini dinledim. Onun yanında kaldım. Nihâyet geri dönmek için izin istedim. İzin verince yanından ayrıldım. Bulak’a geldim. Sonra onun yanında bir şey unuttuğum hatırıma geldi. Bir talebemi ona gönderdim. Talebem oraya varınca Hıfnî onu kapıda karşılayıp niye geldiğini sormuş. O da unuttuğum eşyâyı söylemiş ve almış. Daha sonra Hıfnî ona oruçlu olup olmadığını sormuş. O da oruçlu olduğunu söyleyince, ona;
-Yavrum bilhassa bu günlerde oruç sana meşakkatli olur. Üstelik sen misâfirsin. Orucun da nâfiledir. Sen iftâr et öyle git.” demiş.
Talebem onun sözüne ehemmiyet vermeden yola koyulmuş. Yolda hıyar satan birini görmüş. Ondan bir mikdâr hıyar almış. Oruçlu olduğunu unutup yolda giderken yemeğe başlamış. O esnâda kendisini çölde bulmuş.
Şaşkınlıkla;
-Sübhânallah, sanki Tih Çölündeyim, buralar da neresidir? Ben neredeyim? Bulak şehri nerede kaldı? diye hayretler içine düşmüş. Birisi ile karşılaşıp ona Bulak yolunu sormuş. O da böyle bir şehir bilmediğini söyleyince bir başkasına sormuş aynı cevâbı almış. Korkudan ve o yerlerin meşakkatinden bîtâb hâle düşmüş. Sonra bu hâlinin sebebi kendisi olduğunu anlayarak, Hıfnî hazretleri benim orucumu açarak gitmemi söylemişti. Onu dinlemedim. Emrine karşı geldim. Günah işledim. Ey Hıfnî hazretleri imdâdıma yetiş. Ben ne yaparım? diyerek ağlamaya başlamış.
Kesin olarak söz verip;
“Bundan sonra Allahü teâlânın sevgili kullarına muhâlefet etmeyeceğim.” demiş. O anda kendini hıyar aldığı zâtın karşısında görmüş. Talebem sonra da Bulak şehrine geldi. Gecikme sebebini sorduğumda başından geçen hâdiseyi bana böylece bildirdi.”