Suclu ashk


Suclu ashk

Cocukluk ashkı gecer gider, ama unutulmaz derler. 10 yashındaki Mehmet “sevdigi“ komshu kızına bir gun gercekten ashık olacagından, ona kavushmanın zorluklarından habersizdi. Sheki şehrinin en zengin shahıslarından olan Kamil beyin ogluydu Mehmet. Nazlıysa amelelik yapan Yasin beyin kızı. Yasin bey Kamil beyin bahcesinde calıshır, kucuk tamir ishlerini hallederdi. Nazlının annesi Elif hanım onlarda ev ishlerine bakar, Mehmet`i kendi oglu gibi severdi. Mehmet`in annesi o kuçukken öldügünden, annesinin hasretine Elif hanımla avunarak dayanırdı. Nazlı evin tek cocuguydu, bu yuzden babası nereye gitse onu da yanına alırdı. Zaten Mehmet Nazlı`nı yalnız bu durumda gorebiliyordu.
9 yıl gecmiş, bu sevgi daha da buyumush, bundan kimsenin haberi olmamıshtı. Son 5 yılda babası Mehmet`in yabancı bir muzisyen tarafından ders almasını saglamıshtı. O muzigi çok seviyordu. Bu sevgiyi kıskanan Nazlı`nın ona verdigi `kendi piyanonu benden cok mu seviyorsun?` sorusunu Mehmet ona `Nazlım` isimli güzel bir parca yazarak yanıtlamıshtı.
19 yash hic de az degildi, babalarının bu ilishkiyi ogrenmelerine de fazla kalmamıshtı. Gizli de olsa, her shey yolundaydı o gune kadar. O gun ki, babası Mehmet`i iş arkadashı Ali bey ve kızı Ayshe ile tanıshtıracaktı. Bununla Mehmet dushuncelerinde yanılmamısh, babasının onu zengin kızıyla evlendirme niyetine emin olmushtu. Ali beyin adını ish yemegi koydugu davetler aslında Mehmet`i kızıyla bulushturmak amacı tashıyordu. Mehmet babasına “ben ish yemeklerine neden geleyim?“ diye sormaktan bıkmıshken, Kamil bey, “benden sonra ishlerin bashına sen gececeksin“ demekte israr ediyordu.
Bir aksham Kamil bey oglunu yanına cağırdı. Mehmet piyanoda calıyordu ve bu zaman o rahatsız edilmekten hic hoshlanmazdı. Ama ne yapmalı? Sonucta babasıydı seslenen.
-Efendim, baba.
-Ayshe çok guzel bir kız, degil mi?
Mehmet:
-Bu soru icin mi beni çagırdın?- dedi ve kapıyı carparak odadan cıktı.
Bu tepki Kamil beyi cok shashırttı. Mehmet`in Nazlı`nı sevdigini nereden bilsin ki?
Babasının ısrarları bir kac ay sonra da olsa, artık bıkmısh olan Mehmet`in agzını actı. Oglunun basit bir ishci kızına ashık oldugunu ogrenince onun mutlulugundan cok kendi ish hayatını dushundu. Bu olaydan sonra Kamil bey kızını ona vermeye kendini hazırlamısh Ali beyin yuzune bakamıyordu. Onun en buyuk hatası Mehmet daha Ayshe`ni görmeden babasına bir cok sozler vermesiydi. Kamil bey her sheyi daha da ucuruma surukluyordu. Bu ucurumun dibiyse onun Nazlı`ya soyledigi “Mehmet`in Ayshe`ni sevdigi“ yalanıydı. Türkiye`de egitim alabilmek icin sınava hazırlanan Nazlı`nın butun hayalleri cokmush, yalnısh yapsa da, bu yalana inanmıshtı.
Tabi ki o cocuklugundaki gibi Mehmet`lere her gün gitmezdi. Olgun bir kızdı artık. Onunla gizlice gorushurlerdi. Bir gun yine boyle bir gorushe Nazlı gelmedi. Mehmet onun bu davranıshını galiba anlamıştı. Onu shuphelerinden emin eden Nazlının ona yazmısh oldugu mektup, o mektuptaki tek bir cumleydi: “Seni hakeden Ayshedir“. Bu cumle Mehmet`e ok gibi saplandı. Her sheyi babasının yaptıgını anlayan Mehmet geceyken evi terketti.
İlk olarak annesinin mezarını ziyaret etti. Daha sonra Baku`ye yuz tuttu. Zengin ish adamının oglu burada Yasin beyin durumuna düshmüsh, bir shantiyede amelelik yapmaya bashlamıshtı. Mehmet yalnızca Nazli`dan degil, onun tek tesellisi olan piyanosundan da ayrılmış oldu boylece.
Bir işci olarak yaşamak çok zordu. Topladıgı sadece yol parasıyla Moskova`ya yol aldı. Trende birlikte kaldıgı Anar isminde birisi ona calıshtıgı restorana gelmeyi teklif etti. Mehmet`inse kabul etmekten bashka bir shansı yoktu.
Boylece, Moskova`ya vardılar. Zaten Baku oyle soğuktu ki, bu kısh gunu Moskova`nın havası dozulmezdi. Yol arkadashı Anar onu kendi calıshtıgı restoranın sahibiyle tanıshtırdı. Maksim isimli restoran sahibi ona “elinden ne ish gelir?“ diye sordugunda, Rusca eğitimini coktan bitirmish Mehmet, “burada garsonluktan bashka ne yapabilirim ki?“ dedi. İshte bu an onun gozleri restoranın muhteshem bir koshesine konulmush, siyah renkli, parlak bir piyanoya rastladı. Belki de bu piyanonun degil, Mehmet`in gozlerinin parlaklıgıydı. Bir anda tum olub bitenleri, Nazlı`nı dushundu. Restoran sahibi ona alay edercesine “hic piyano gormedin mi, yoksa bir sheyler mi calacaksın?“ diyerek guldu. Nerden bilsin ki, Mehmet kim ve onun evindeki piyano bundan daha muhteshem… O soruyu boyle cevapladı:
-Gerçekten bir şeyler calabilir miyim ?
-Nasıl yani? Beceriyor musun?
-Evet…
Mehmet buyuk bir istekle, muzige susamısh gibi oyle bir parca caldı ki, misafirler yemeklerini bile unuttular.
Restoran sahibiyse mahcup, bir az da hayranlık dolu ifade alsa da, onun icin onemli olan misafirlerin tepkisiydi. Zaten bu yuzden bu guzel parcadan sonra Mehmet`e sordu:
-Bu ish daha guzel degil mi?
-Muzik her zaman guzeldir.
Aylar geçti. Artık bu restorana gelenler Mehmet icin gelmeye başladılar. Mehmet neredeyse restoran sahibinden cok para kazanıyordu. Cunku zengin konuklar duymak istedileri parcalar icin ona buyuk paralar veriyorlardı. Oysa Mehmet sanatını bu shekilde kullanmak istemiyor, buyuk bir muzisyen olarak dunya sahnesine cıkmayı dushunuyodu. Belki de buna cok kalmamıshtı…
Mehmet artık 4 yıldı Moskova`da olalı. Onun icin lokantalar, buyuk restoranlar bir birileriyle anlashmalar yapıyor, bir yolla onu `ele gecirmeye` calıshıyorlardı. Ve 4 yıldı Mehmet Nazlı`yı gormeyeli.
Nazlı bu kadar zamanda ona gonul veren cok elcisini redetmiş, hatta hic biriyle gorushmemishti. O buyuk bir umutla Mehmet`in gelecegine inanındırmıshtı kendini.
Kamil beyse yureyine dag basarak dozmush, gururundan oglunu aramamıshtı bile. Yalnız onun Moskova`da oldugundan haberi olmushtu.
Yine aynı meyhane gecelerinden birisi. Her gunku gecelere benzeyen bu gece aslında Mehmet`in hayatında donum noktasıydı. Onun hakkında duymush ve onu dinleyenlerin sırasında buyuk rus muzisyeni Nikolayev de vardı. Gecenin sonunda o Mehmet`e yaklashmısh, “sen artık buyuk bir muzisyensin“ diyerek onu Sankt Peterburg`a davet etmishti.
23 yaşındaki Mehmet`in unu once buradan, sonra Ukrayna`dan, daha sonra ise guzel Paris`ten gelmege başladı. O artık unlu piyanocu Mehmet Seferli olmushtu. Radyolarda her gun onun ifaları sesleniyor, Mehmetse sık sık `Nazlım` şarkısını çalıyordu ki, belki cok uzakta bile olsa Nazlı onu duyuyordur. Evet, Nazlı duyuyordu. Mehmet o şarkıyı calmasa bile, Nazlı onu diğer bestelerinden tanıyacaktı. Mehmet`in uzak Pariste bile aşkına bestelediyi sharkısını calması Nazlını ne kadar cok sevdiğinin kanıtıydı.
Ama Nazlı Mehmet`in orada evlendigini nereden bilsin ki? Peki fransız guzeli nereden bilsin Mehmet o sharkıyı Nazlı`ya yazmısh ve hala onu seviyor diye?…
Vakit gelmishti. Mehmet bir gun her halde vatanına donecekti. Shekiden ayrılalı 8 yıl olmushtu. 27 yashındaki unlu muzisyeni vatanında her kes gurur hissiyle karshılayacaktı. Peki Nazlı, o da mı gelecekti? Mehmet fransız guzeli ile mi onun karshısına cıkacaktı? Yoksa ona Nazlını unutturan ve ellerine sıgmayan nota defterleriyle mi? –Hic biriyle. Mehmet o kadının kendisiyle parası icin evlendigini anlar anlamaz boshanmısh, `bitmez sevda` dedigi muzigi bırakmısh, Nazlı`ya gelmişti.
Paris`te Mehmet`in hiç bir sheyi gizli kalmıyordu. Eger onun besteleri radyolardan inmiyordusa, ozel hayatıyla ilgili her sheyin de ardı arası kesilmiyordu. Nazlı da cok sheyi boyle ogrenmishti zaten. Ama bu zaman o Turkiye`deydi. Sanki Mehmet`e inat, kadın hukuklarının mudafaası, kadın gucunun kanıtı icin İstanbul universitesinin Hukuk fakultesini kazanmısh, qazabından gercek bir feministe donushmushtu.
Evet Nazlı, Mehmet dondukten 2 yıl sonra dondu vatana. İlk gorushlerinde Mehmet Nazl`ının onu gormemezlikten gelecegini, her halde yuzune bile bakmayacagını dushunurken, Nazlı onu gordugunde ciddi ve somut bir ifadeyle yaklasharak son sozunu boyle soylemishti:
-Mehmet bey, kendinizi yormayın, belki bir gun unlu bir hukukcu olarak benim de sesim Paris`ten gelir.
Hikayem ayrılıkla bitiyor. Peki gunahkar olan kimdi?-Her iki genc. Nazlı Mehmet`in sevgisine degil de, babasına inanmakla, Mehmetse onu sevse bile, cabuk terketmekle gunahkardı.