Alim ile Zalim


Vakti zamanında bir zalim vardır. Adam dizi dizi haksızlıklar etmiş, nice zavalilari acimasiz zulmüyle pençesi altında inim inim inletmiştir. Sayısız derecede yoksul ve düşkünlerin ocaklarını söndürmüş ve ettigi zulümleriyle ülkesinde adını azgın zalime çıkarmıştır.

İşte bu zalim, bir gün işi icabı etrafında saygı ve sevgiyle anilan Allah bağlısı bir alime ziyarete gider. Kapıyı çalıp içeri girdiğinde dünyadan el-etek çekmiş bulunan alim, kendisini görmesin diye yüzünü örter. Kapiyi açan oğlu zalimin zulmünden korktugu için,

– Kusura bakmayın, babam, çok hasta, ne yaptığını bilmiyor. Her halde farkında olmadan yüzünü örtmüş olacak. Yoksa sizin teşrif ettiğinizi bilseydi hiç yüzünü örter miydi? Babamın namına sizden özür dilerim, der.

Bunları tek tek duyan Allah aşığı alim ortaya atılarak şöyle haykırır:

– Oğlum, neden yalan söylüyorsun? Ben hasta masta değilim. Allah’a şükürler olsun hiçbir şeyim yok. Fakat böyle zulmüyle destanlar yazan kötü kişileri görmek istemem. O yüzden de gözlerimi örttüm. Lütfen zalim ayaklarınızla evimi kirletmeyiniz.”

Bunun üzerin zalim adam bir anda kendine gelir. Evi terk ederken iki gözü iki çeşme ağlıyarak bütün samimiyetle yaptıklarına tövbe eder. Allah’tan af diler. Allah da hem zalimi, hem de alimi yaygın rahmetiyle affına mazhar eder. Alim evine gelen zalimin yüzüne bakmadığından ötürü, zalimi de yığın yığın haksızlıklarından pişmanlık duyduğu için bağışlar.

Yüce Allah (cc) cümlemizi gerek kendimize, gerek başkalarına karşı en ufak bir haksız harekette bulunmaktan korusun, amin!..

Ermişlerden Osman Efendi, Seçme Dini Hikayeler, Seda Yayınlari