Abdülhamit’in Türkiye’nin modernleşmesine en büyük katkısı eğitim sistemini olağanüstü derecede genişletmesiydi. Dini eğitim veren mevcut sıbyan okulları (ilkokullar) 1903′te din adamları yerine modern muallim mekteplerinde yetişmiş öğretmenlerin ders verdiği Avrupa tipi okullara dönüştürüldü. 1870′lerde kabaca 200 bin olan öğrenci sayısı 1903′te yaklaşık 850 bine ulaştı. Siyasal açıdan eğitimdeki en anlamlı gelişme orta ve yüksek eğitim düzeyinde gerçekleşti. 1876′da ortaöğretim seviyesindeki rüşdiyelerin sayısı yaklaşık 420 ve mevcudu 20 bin öğrenciydi; 1908′e gelindiğinde bu okulların sayısı 619′a mevcudu 40 bin öğrenciye yükseldi. Ayrıca rüşdiyelerle işbirliği içinde yükseköğrenim sunan idadiyelerin sayısı da 109 idi. 1892′den sonra İslam hakkında bazı dersler de dahil edilmekle birlikte, müfredat esas olarak seküler konulardan oluşuyordu. Bu modern okullar Avrupa tarzı düşüncelere ve özlemlere sahip yeni bir aydın grubu yetiştirdi.
Gerçekte Abdülhamit’in İslamcılığı çaresizlikten doğmuş bir politikaydı. Sultan sadece devletin toprak bütünlüğünü korumak için Osmanlı Müslümanlarının ortak kültürüne başvurmuştu. Özel olarak da Arapların ayrılmasını önlemeye ve İngiltere ve Fransa’nın Osmanlı topraklarını paylaşma planlarına karşı dışarıdaki Müslümanların manevi desteğini sağlamaya çalışıyordu.
Kemal Karpat
(Türk Dış Politikası Tarihi, Timaş Yayınları,
Mayıs 2012, İstanbul, Sf. 117-118)