Tatil Hikayesi 5
Aradan birkaç gün geçtikten sonra Serdar durumu şöyle bir gözden geçirdikten sonra konuyu toparlama ihtiyacı hissetti ve konuşmalarında sadece mutluluk çiçeğinin durumundan söz etmeye başladı. Bu arada bazı bilge bekçiler mutluluk çiçeği hakkında ne biliyorlarsa anlattılar. Serdarın bildiklerini yeni bilgilerle pekiştirdiler. Serdar gelişinin beşinci günü bir grup bilge bekçi ile mutluluk çiçeğinin yanına gidip buluşunu onlara ayrıntılarıyla açıkladı ve buluşunu gerçekleştirebilmesi için kendisine izin verilmesini istedi. Ertesi gün bilge bekçiler toplanıp çalışmalara başladılar. Sorun tüm çıplaklığıyla ortaya kondu. Bilge bekçiler aralarında tartışmalar çıkmasına bir türlü engel olamadılar. Zaman zaman Serdar çalışma salonuna çağrılıp durumu açıklığa kavuşturması istendi. Bu durum bir hafta devam ettikten sonra oylamaya geçildi. Kapalı zarfla yapılan oylama sonunda sandıktan çıkan oyların hepsinde evet yazılmış olduğu görüldü. Serdar oylamaya katılan yirmi bilge bekçinin yirmisinden de buluşunu gerçekleştirebilmesi için gerekli izni almış oluyordu.
Hemen ertesi gün dört kişilik bir bekçi grubu yalnız kendilerinin bildiği dış dünya ile irtibatlarını sağlayan bir gizli geçitten geçerek Serdarın istemiş olduğu ebatlardaki iki aynayı almak için gittiler. Yine dört kişilik bir başka bekçi grubu daha aynı geçitten geçerek değişik yörelere doğru gittiler. Bu ikinci grubun görevi, gittikleri yerlerdeki canlılar arasında mutluluk hissinin ne şekilde ve ne oranda artışa neden olacağını belirledikten sonra geri dönüp bunu bir rapor halinde çalışma grubuna sunmak olacaktı. İlk giden grup beş gün sonra geri döndü. Yanlarında Serdarın ısmarladığı çapı elli santimetre olan tencere kapağı biçiminde iki ayna vardı. Bu aynaların çukur kısmı sırlı kısım, bombeli kısmı bakılan kısım. Bombeli kısım mutluluk çiçeğine dönük olacak şekilde, alt ve üst yanal yüzeylerin elli santimetre kadar uzağına konulacaktı. Alta konulacak ayna menteşeliydi ve menteşeleri söküldüğünde ikiye ayrılıyordu. Aynalar yerlerine takıldığı zaman, gökyüzüne ve toprağa dağılan ve hiçbir şeye faydası dokunmayan mutluluk pırıltıları aynalar vasıtasıyla yansıtılıp, diğer dört yanal yüzeyden yeryüzüne dağılan mutluluk pırıltılarına karışmasına sebep olunacak ve sonuç olarak da, canlıların mutluluktan aldıkları payın yüzde elli oranında artışı sağlanacaktı.
Serdar aynaları kontrol ettikten sonra, aynaları ve aynaların üzerinde duracağı birbirine geçmeli demir sopaları bekçilerin dikkatle taşımasına göz – kulak olarak, bilge bekçilerle birlikte mutluluk çiçeğinin yanına gittiler. İlk önce alt kısma menteşeli ayna takıldı. Daha sonra üst kısma öteki ayna takıldı. Böylece mutluluk pırıltıları istenildiği şekilde yönlendirilmiş oldu. Şimdi iş rapor yazıp getirecek ikinci grubun dönüşünü beklemeye kalmıştı. Aradan beş gün daha geçtikten sonra ikinci grup birer, ikişer saat arayla gelip raporlarını çalışma grubuna verdiler. Raporlardan özet olarak şu sonuç ortaya çıkıyordu: Başarılmak istenen durum istenildiği şekilde aynen gerçekleşmiş ve belli yörelerde kontrole tabi tutulan canlıların yaşama isteklerinin arttığı, mutluluklarının çoğaldığı gözlenmiştir. Canlıların birbirlerine karşı olan davranışlarında sevecen bir durum ortaya çıkmıştır. Serdar aynı günün akşamı şerefine düzenlenen törene katıldıktan sonra, ertesi gün çalışma grubuna başvurarak on altı gündür burada olduğunu ve burada kendisine gösterilen ilgiden çok memnun kaldığını fakat Umut Geçidinin girişinde kendisini bekleyen dostları bulunduğunu, onları çok özlediğini ve onları daha fazla merakta bırakmamak için, gitmeye karar verdiğini söyledi. Çalışma grubunda bulunan bilge bekçilerin, bekçilerin, genç bekçi adaylarının ve hanımlarının tüm ısrarlarına karşın Serdar kararından vazgeçmedi.
Serdar birkaç saat sonra yüzlerce insanın alkışları, bravo, güle güle Serdar sesleri arasında, onlara dönüp dönüp el sallayarak, gülücükler dağıtarak Umut Geçidine girip gözden kayboldu. Daha sonra Serdar hızlı adımlarla Umut Geçidinin çıkışına doğru yürümeye başladı. Geçitten çıktıktan sonra hemen ilerde yol arkadaşı, can dostu Metini ve emektar kılavuz yaşlı köylüyü gördü. Koşarak onların yanına gitti ve hasretle boyunlarına sarıldı. Bu sırada, Serdarın gözlerinden yaşlar geldiği görüldü. Bu gözyaşları sevinç gözyaşlarıydı, mutluluk gözyaşlarıydı. İdealistler ağlamaz diye bir kanun yoktu ya. Serdar da bir idealist olduğuna göre varsın ağlasındı.
Ertesi gün Serdar ile Metin, yaşlı köylü ile vedalaştıktan sonra yola koyuldular. En kısa yoldan Bay Kemalin evine varmayı hedefliyorlardı. Serdar, Bay Kemale dönüşte uğrayacağını söylemişti. Verilen söz mutlaka tutulmalıydı. Eğer verilen sözden cayılırsa cayıcı yalancı durumuna düşmez miydi? Bir idealist kesinlikle yalan söylememeliydi. Serdar ile Metin, Bay Kemalin evinin yakınına geldiklerinde, Bay Kemali evin önünde yardımcısı Vedatla beraber gezinirken gördüler. Belli ki, Bay Kemal de mutluluk çiçeğinin pırıltılarından payına düşeni almış, üzüntüsü giderek yok olmuş, ayaklarına can gelmiş, yürümeye başlamıştı. Aradan bir saat geçmeden dördü birlikte yola çıktılar. Onları bu derece hızlı hareket etmeye zorlayan sebep neydi? Serdar olanı, biteni anlattıktan sonra bir an önce doğduğu şehre dönmek istediğini, oradaki arkadaşlarının toplanıp ucuza çalıştırılmak üzere fabrikaya götürülme durumuyla karşı karşıya olduklarını söylemişti. Bu duruma karşı çıkacak, oradaki arkadaşlarının birer lokma halinde yutulmalarına izin vermeyecekti.