MELEK
Aysun,Erdem,Merve,Cafer ve ben buluştuk.Her zamanki gibi Zeynep en son geldi.Gurup halinde ilerlerken ne yapacağımızı kararlaştırdık.Sinemaya “Beyaz Melek” e gidecektik.
Filmden sonra hepimiz müthiş bir sarsıntı ile Taksim’in yollarında salına salına yürüyorduk.Bir an yanımdan geçen arabayı fark edemedim.Erdem “Melek!” diye bağırdı ve arkama dönmemle havaya uçmam bir oldu.
Tek hatırladığım;Yer ile gök arasındayım.Aşağıda kanlar içinde yatıyorum.Arkadaşlarım ve tanımadığım birçok insan başıma üşüşmüş.Yukarısı ise bembeyaz.Hiç birşey yok ama beni kendine çekiyor.Yavaş yavaş yukarı çıkıyorum,çıktıkça nefesim daralıyor.Bir an yine ortaya geliyorum,yaşam,nefes almak istiyorum.Aşağı doğru koşuyorum ama yerimde,hareket edemiyorum.Yere çöküyor,ağlıyorum.
Bu korkunç kabustan uyandığımda ise başımda arkadaşlarım,annemi hatta babamı görüyorum.Babamın kaza geçirdiğimden nasıl haberi olmuş?Ne ara ta Amerika’dan buralara gelmiş?
Ağlayanları görmemek için gözlerimi kapatıyorum.Yine o beyazlığı,babaannemi,Onur’u görüyorum.Onur’umu kardeşimi çok özledim.Ona koşuyorum koşuyorum.Onur’a kavuşur kavuşmaz korkunç bir acı hissediyorum ve aşağıdan uzaklaşıyorum.
Bir süre ağlama sesi duyuyorum ve sonra tek duyduğum tanımadığım bir adamın sesi “ALLAH rahmet eylesin…”