Büyük selahattin kendisinden aman dileyen kudüsü aldıktan sonra hiç durmamıştı.şamda biraz dinlenelim ricasında bulunan askerine:
-ömür kısadır.eclden emin değiliz!cevabıbı verdi.
yayından çıkmış bir alev ok şiddetyle avrupalıların haksız yere benimsedikleri kasabalar üzerine atılılıyor,müthiş toplarıyla deldiği kaleleri hemen zapt ediyordu.kurtularak sur kalesine kapağı atan,burada toparlanıp direnen Haçlılar,avrupadan gelen yardımcılarla çoğalıyor,milyonlara varıyordu.fakat artık islam ın yüzü gülüştü.yıllarca süren zulümlerin intikamı alınacaktı.şam,her gün yeni bir fetih haberiyle seviniyor,camiler şenleniyor allaha şükretmeye koşan ibadethanelere sığmıyordu.o vakit bu şehir,aralıklı,fakat ateş kes olmaksızın din savaşları yüzünden adeta bir türk ordugahına dönmüştü.sıkışan halifelerin,ürkmüş emirlerin seyrek saflarını doldurmak için turandan taşan bahadırlar tufanı sanki burada birikmi,durulmuştu.doğu tarafında kocaman bir türk mahallesi vardı.kılıçla, kalkanla ,tolgayla,eğersiz atlar üzerinde gelenlerin çocuklara arapça öğrenip metreselerde öğrenim görüyorlar,uygar bir zevk
içinde şiir,edebiyat,tücaret sahasında yaşıyorlardı.doğan bey den bunlardan biriydi.
sonra sultanın cevabına meydan vermeden döndü.yüksek sesle hükümdarlarından ,kaleye hemen kandisine emi atanöası için yalvarmaya başlayan akkalıları göstererek ilava etti:
-yalnız beni bunların elinden kurtar!