Can adında 8 yaşında bir çocuk vardı. Bu çocuk hayal kurmayı çok ama çok seviyordu.
Okula giderken,yemek yerken,oyun oynarken,ders yaparken,hatta kitap okurken bile hep hayal kuruyordu. Annesi çocuğunun bu özelliğinden gurur duyuyordu. Ve her zaman Hayal kurmak çok güzel bir şeydir diyordu. Can annesine sürekli hayallerini anlatıyordu. Ve hayallerinin içinde Aliyi küçümsemeyi de hiç unutmuyordu. Çünkü Ali sınıfın en sinir öğrencisiydi. Önceden Can öğretmen olmak istiyordu. O zamanlar Alide öğretmen olmak istiyordu. Şimdi Can hayallerini kullanarak bir yazar olmak istiyor.
Ama Alinin bu sinir bozucu davranışı, hala sona ermek bilmiyor. Yani o da yazar olmak istiyor. Bu nedenle Can ona çok sinir oluyor. Zaten bu yüzden onu küçümsüyordu ya. Ama hayallerinde tabiki.
Ali çok sinir ama sınıfın en başarılı öğrencilerinden biridir. Canda öyle,ama hayal kurmakta üstüne yok. Öğretmenleri bir gün tüm sınıfa bir ödev verdi. Bu ödev herkese zor gelmişti. Ama iki kişi Biz yaparız dediler.
Ödev hayalle ilgili bir ödevdi. Biz yaparız diyenlerde tabiki Ali ve Can idi. Öğretmenin Candan kuşkusu yoktu tabi ama, Ali… Herkes şaşırmıştı. Ali ve Can birbirine karşı. Aynı sinema gibi. Öğretmen ikisinede üç gün verdi. Bir yanda sınıf birincilerinden Ali,diğer yanda hayal gücü çok iyi olan Can.
Okuldan çıkıp, eve gelir gelmez olayı annesine anlatan Canın aklına, hiçbir şey
gelmiyordu. Ama Ali ise ne yapacağını,çoktan bulmuştu bile. Hayalini kimseye söylemeyen Ali,Canı geçeceğine emindi. Aradan iki gün geçti ve ödevi okula götürmek için,yalnızca bir akşam kalmıştı. Bu bir akşam Can için yeterdi ama aklına bir şey gelmiyordu. Tam yatacağı sırada Can ne yapacağını yani hayalini bulmuştu. Sabah olmuş,oğlunu çok merak eden annesi odaya girdiğinde Canın hazırlandığını görmüştü.
Can odaya giren annesini görünce,büyük bir sevinçle ona hayalini anlattı. Hayalini çok beğenen annesi öğretmenin iyi not vereceğinden emindi. Ama tek düşünceleri Alinin hayaliydi.
Can okula giderken Aliyi gördü. Alide büyük bir sevinç vardı. Ali elinde kartonlarla geldi. Tabiki kartonlar boş değildi. Can Alinin yanına gitti. Ama Ali,Canı görünce hemen kaçtı. Çünkü Canın ona hayalini soraracağını sandı. Aslında Can yalnızca günaydın diyecekti. Sınıfa girdiler ders başladı derken öğretmen ilk önce Aliyi kaldırmak istedi. Ali büyük bir heyecanla tahtaya kalktı. Kartonlarını tutması için iki arkadaşını çağırdı. Aslında Ali bütün hayalini kartonlara çizmişti. Sonrada yalnızca kartonlara bakarak ne gördüyse onu anlatmaya başladı.
Ama anlatması pek uzun sürmedi. Çünkü öğretmeni hemen durdurdu. Sonrada kızdı:
-Ali senin ezberin yok mu?Neden kartondan bakıyorsun. Ben size anlatacaksınız dedim.
Ali çok şaşırdı. Sonrada:
-Ama öğretmenim Canda karton getirmiş.
Öğretmen daha çok sinirlenip Aliyi yerine oturtup Canı çağırdı. Aslında Alinin hayali gerçekten fena değildi,desek yalan olur. Tüm binaların yerine gökdelen dikmeyi düşünüyordu. Sanki yapabilir de. İşte Candaydı sıra. Herkes meraklanmaya başlamıştı. Canda kartonu için iki arkadaşını çağırdı. Ve anlatmaya başladı. Kartonda sadece resim olduğu için sürekli sınıfa ve öğretmenine anlatıyordu. Kartonu en sonunda gösterdi.
-Benim hayalim,gökdelenlerin,binaların yerine daha çok yeşillik olması. Ormanların çoğalıp, tüm canlılara güzel bir ortam sunulması.
Aslında bu da çok basit değildi. Ama uğraşan herkes yapabilirdi. Canın hayalini ve resmini çok beğenen öğretmeni birinci olarak tabikide onu seçti. Ali ise kıskançlığından çatlıyordu.
***SON***