Yine o sonbahar. Yaprakların sarardığı, doğal `halılar`ın her tarafı bürümüş olduğu sonbahar. Yolları kapamış altın yapraklar, arabaların altında kalarak sonbaharın tutkun karakterini, ezginliyini anlatıyordu sanki. Bu karakter 8 yaşındaki Gamze`de de vardı. Bu yüzden o sonbaharı çok sever, sanki bu mevsim kendi gelişinden ilk onu haberdar ederdi. Yazsa ona küsmüş, yanağındaki gamzesini görünmez etmişti.
Gamze okula gitmiyordu. Daha küçük olmasına rağmen mimar olma dileyi, okul ayrılığıyla hiç uymuyordu.
Daha 5 yaşındayken `Mümine Hatun` türbesini ziyarete gittiklerinde `baba, bu işlemeleri kim yaptı?` sorusuna babası Davut bey bu şah eserin sahibi mimar Ecemiden bahs etmek yerine, `ne yapacaksın ki, mimar mı olacaksın?` sorusuyla cevap vermişti.
Peki Gamze neden okula gitmiyordu? Onun mimar olmak isteyine sebep aldığı o cevap mıydı? Yoksa bey olsa bile, geridüşünceli babasının yasakları mı? Hayır. O günkü ziyaretten döndüklerinde geçirdikleri kaza Gamze`nin sadece hayal kurmakla yetinmesine sebep oldu. Onun ayakları tutkun sonbahar yaprakları gibi araba tekerlekleri altta kalmıştı. Yaşadıkları küçük köyde hastahane yoktu, Davut beyse kızını şehre götürmek için acele etmedi. Tabi ki, kızını seviyordu. Ama onun bu kötü kazadan sonra `bu da geçer` diyecek kadar bilgisizliği Gamze`ni yürümekten mahrum etti.
Artık 3 yıl geride kalmıştı, fakat Gamze`nin çaresiz annesi Zümrüt hanıma söylemiş olduğu tek bir cümle: `Annecim, ağlama, mimar olduğumda köyümüzde hastahane yaptırırım` demesi ona 3 yıl devam eden sonbahar gibi gelmişti.
Sonbahar Gamze`ye hep o kazayı hatırlatsa da, o bu mevsimi çok severdi. Çünkü her sonbaharda çocukların okula gidişini gördükçe onun için yeni bir umut doğuyordu-okula gitme umudu. Soğuk kış günlerindeyse, buhar kapmış camlara hayalindeki resimleri çeker, sanki dileyini `camlarda gerçekleştirirdi`.
Tek bir çocuk vardı. Gamze`nin penceresinin önünden geçerken elinde olmadan utangaçlık yaşayan Ebru. Ebru`nun ona yardım etme dileyi, nerdeyse, Gamze`nin mimarlık isteyiyle aynıydı. Gamze hayaline uzak olsa da, Ebru dileyine yetmek üzereydi. Beki de Gamze`nin hayallerine yaklaşması için güzel bir adımdı bu.
Zaten onların ilk tanışmaları da o pencerenin önünde olmuştu. Evin tek çocuğu olan Gamze, velilerinden başka kimseyle konuşmamıştı. `Gamze` ismini de onlardan başka kimseden duymaya alışmamış, bu yüzden Ebru`nun `Gamze…` diyerek seslenmesini annesi zannetmişti.
`Sen kimsin? Neden her okula gidişinde bana öyle bakıyorsun?` sorusuna Ebru `sana güzel kitaplar buldum` cevabını vermişti. Bu cevap Gamze`nin gözlerindeki umudu arttırmış, yüzüne tebessüm kondurmuştu. Aslında bu zor değildi. Her hangi bir yolla Gamze`ni okula yaklaştırmak mümkündü. Ama o, acizliyine hiç bir yaşıdının şahit olmasını istemiyordu. Bu kitap teklifini ise Ebru açık bir yürekle kendisi yapmıştı. Bulunmayan bu kitapları arkadaşlar bir birilerinden alıp okurken Gamze alamıyordu. Ebruysa, bu iyiliyi tam zamanında yapmışdı.
Daha 3 yıl da geçti. Bu üç yılda onların arkadaşlığı Gamzeye kardeş kazandırmış oldu. 11 yaşındaki Gamze neredeyse arkadaşlarına yetişiyordu. Bunda da mı ona Ebru yardım etmişti? O, sadece anladıklarını Gamze`ye söyler, Gamzeyse kitaptan en doğrusunu okur, hatta bazen o Ebru`ya ödevlerinde yardım ederdi. Onun üstün zekasını anlamamak mümkünsüzdü. En azından piskolojik açıdan rahatlayan Gamze`nin umudu artmış, dileyini gerçekleştirebilmesi için güven oluşmuştu.
Bu güven ve umudun limite ulaştığı gün, Gamze`nin Ebru`nun doktor babası Sadık beyle tanıştığı gündü. Amerika`da 7 yıl çalışmış olan Sadık bey, kendi köyüne daha yeni gelmişti. Onun Amerika`dan küçük köyüne dönmesi, hem çok garipti, aynı zamanda insanlara yardım amacı taşıyordu. Ama burada Gamze`ye bir çare bulunamayacağını anlayan bu doktor onu değil Bakü`ye, kendisinin yeni dönmesine rağmen Amerika`ya götürmeyi babasına önerdi. Davut beyin 6 yılda yaşadığı vicdan azabı ve Zümrüt hanımın bakışları `hayır` kelimesini ortaya koyamazdı. Böylece Gamze bu küçük köyden `Yeni Dünya`- Amerika`ya yeni bir adım attı. Bu adım onun için çok zor, ağır ve yorucu olsa da, aynı zamanda hayatının dönüm noktasıydı. Onun ameliyatı ve 5 yıl süren tüm tedavisini Sdık bey üstelenmişti. 16 yaşındaki Gamze artık dileyini ayakta gerçekleştirecekti. Üstelik Amerika`da. Onun dileyine kavuşmasına yardımcı olmuş Sadık bey kızı Ebrunun da isteyini çoktan gerçekleştirmiş oldu böylece.
O gün gelecekti. Gamze köyünde dikilecek hastahanenin mimarlığını yapacak, babasının yolunu yürüten Ebru`nu buranın baş hekimi koyacaktı.
Azerbaycandan, BDU üniversitesi,
Doğu Bilimleri Türkçe Bölümü
öğrencisi.