alis o gün çok neşeliydi.ane ve babasıyla birlikte pikniğe gitmişti. kocaman ağaçların arasına örtülerini sermişlerdi.güzel meyveler,lezetli yemekler yiyorlardı.alis’in canı oyun oynamak istedi.-baba,saklanbaç oynıyalım mı?dedi.babası:-tamam,kızım.hadi,sakla.
ben seni bulayım,dedi.alis,koşup kocaman bir çalının arkasına saklandı.küçük bir aralıktan babasının onu aramasını izledi.beklerken uykusunun geldiğini hissetti.alis tam uyuyacaktı ki beyaz bir tavşan gördü.büyük adamlar gibi giyinmiş bir tavşandı bu.saatine bakıp”geç kaldım!geç kaldım!”diyerek koşuyordu.alis çok merak etti.tavşan nereye geç kalmıştı acaba?bunu öğrenmeyi çok istedi.hemen tavşanın peşine takıldı.kocaman bir ağacın gövdesindeki kapıdan tavşanın içeriye girdiğini gördü.alis de tavşanın peşinden içeri girdi.kendini upuzun bir koridorda buldu.çok şaşırdı.koridorda bi sürü kapı vardı.hepsi sımsıkı kapalıydı.sadece minicik bir kapı açıktı.alis eğilip kapıdan baktı.rengarenk ağaçların olduğu bir orman gördü.çok güzeldi.orada olmak istedi.alis kapının yanında küçük bir şişe gördü.içinde rengarenk şekerler vardı.birini aldı.üzerinde”beni ye!”yazıyordu.alis dayanamadı şekeri yedi.birden küçülmeye başladı.küçüldü,küçüldü…o kadar küçüldü ki,o minicik kapıdn girebilecek kadar oldu.”keşke bilmediğim bir şeyi yemeseydim!şuraya bak!minicik oldum,diye düşündü.koşarak kapıdan geçti.alis çok güzel bir ormana geldi.ağaçların rengarenk çiçekleri,kocaman yaprakları vardı.